Başlangıç > Saha Araştırmaları > SOKAKTA YAŞAYAN/ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

SOKAKTA YAŞAYAN/ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

BAŞBAKANLIK

AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

SOKAKTA YAŞAYAN/ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

TESPITLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

SADIK GÜNEŞ

UZMAN

A.RASİM KALAYCI

UZMAN

AĞUSTOS 2004

SOKAKTA ÇALIŞAN/ YAŞAYAN ÇOCUKLAR

İNCELEME VE GÖZLEM RAPORU

BİRİNCİ BÖLÜM:

I. GİRİŞ

TARTIŞMALI BİR TANIMLAMA VE SOKAKTAKİ GÖRÜNÜMLERİ:

SOKAKTAKİ ÇOCUK VE ZAYIFLAYAN AİLE BAĞLARI

II. GENEL DURUM

A. DÜNYADA SOKAK ÇOCUKLARI

B. TÜRKİYE’DE DURUM

III. ÇOCUKLARIN SOKAKTA ÇALIŞMASININ VE YAŞAMASININ NEDENLERİ

A. ÇOCUĞU SOKAĞA İTEN NEDENLER

B. SOKAKTA ÇALIŞAN VE SOKAKTA YAŞAYAN

ÇOCUKLARI BEKLEYEN TEHLİKELER

C. SOKAKTA ÇALIŞAN ÇOCUKLAR VE AİLELERİNİN ÖZELLİKLERİ

İKİNCİ BÖLÜM:

İNCELEME VE TESPİTLER

I. İSTANBUL: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

A. BU ALANDAKİ KURUMSAL YAPI VE SİSTEMİN İŞLEYİŞİ

1.İLK ADIM İSTASYONU

2.GENÇLİK VE TOPLUM MERKEZİ

II. ELAZIĞ VE MALATYA: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

III. DİYARBAKIR: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

MODÜLER EŞGÜDÜM MODELİ- TOPLUM MERKEZİ

A.     GENEL TESPİTLER

B. ÇÖZÜMLEYICI YAKLAŞIMLAR

1. PROJENIN YÜRÜTÜLMESINDE IŞBIRLIĞI YAPACAK KURUM VE KURULUŞLAR

2. PROJE KAPSAMINDA YÜRÜTÜLECEK FAALIYETLER

3. PROJEDEN BEKLENEN FAYDALAR

4. TOPLUM MERKEZININ GENEL YAPISI

a. FIZIKI ORTAMI VE ÇEVRE ÖZELLIKLERI

b. INSAN KAYNAKLARI

c. MALZEME VE DONANIM

5. RISK VE GÜÇLÜKLER

6. MALIYET ANALIZI

SOKAKTA YAŞAYAN/ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

İNCELEME VE GÖZLEM RAPORU

  • Sadık Güneş /AAK Uzmanı
  • A.Rasim Kalaycı /AAK Uzmanı

Raporun hazırlanmasında AAK‘nın, SHÇEK‘in ve konuyla ilgili diğer kurum kuruluşların çalışmaları ile, 3-7 Ağustos 2004 tarihlerinde İstanbul ve ilçeleri, Diyarbakır, Elazığ ve Malatya illerini kapsayan inceleme ve gözlemler esas alınmıştır.

BİRİNCİ BÖLÜM

I.GİRİŞ

Kurumumuzca yürütülen Sokak Çocukları Projesi kapsamında ülke genelinde uygulanabilir çözüm programlarının geliştirilmesi hedeflenmiş ve bu amaçla yurdun çeşitli bölgelerinde farklı olgu ve görünümlerin tespiti amacıyla incelemeler gerçekleştirilmiştir. Sorunun yoğun bir şekilde yaşandığı İstanbul ve Diyarbakır ayrı bir dikkatle ele alınmıştır. Diyarbakır’dan sonra yakın çevresindeki illerden Elazığ ve Malatya da inceleme kapsamına alınmıştır.

Yapılan inceleme ve temaslarda sorunun İstanbul ve Diyarbakır merkezinde odaklandığı; göç hareketleri bakımından Diyarbakır’ın bir ara istasyon konumunda olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle Elazığ ve Malatya illerimizin çevre illerden gelen sınırlı nufüz dışında genel olarak sorunu çözebilecek yetenekte olduğu gözlenmiştir. (Ülke geneline dönük bir çözüm projesi bu illerimizde de uygulanabilir ve özel bir çözüm programı gerektirecek durum sözkonusu değildir) Ayrıca, sayı ve nitelik olarak farklı özellikler gösterse de İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Şanlıurfa gibi illerimizde de sorunun geniş boyutlar kazandığı anlaşılmıştır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, sokak çocukları olgusu göç veren ve göç alan iller arasında yaşanmakta ancak Diyarbakır‘ın bir ara istasyon rolü oynadığı görülmüştür.

Beş günlük inceleme ve temaslarda konuyla ilgili kamu ve sivil toplum kuruluşları ile görüşülmüş, konuyla ilgili kişi kurumların görüşü alınmış; sokakta çalışan ve yaşayan çocuklarla görüşülmüştür. İnceleme ve temaslarda SHÇEK ve bağlı birimleri (Çocuk ve Gençlik Merkezleri, Yetiştirme Yurtları) Belediyeler, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna bağlı Vakıflar ve Özel Rehabilitasyon Merkezleri, Sokak Çocukları ile ilgili dernek ve vakıf yöneticileri ile görüşülmüştür.

TARTIŞMALI BİR TANIMLAMA VE SOKAKTAKİ GÖRÜNÜMLERİ:

SOKAKTAKİ ÇOCUK VE ZAYIFLAYAN AİLE BAĞLARI

Göç ve yoksulluğun egemen olduğu illerimizde çocuklar çeşitli nedenlerle ihmal ve istismar edilmektedir. Bu süreçte ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumlulukları gözönünde bulundurmalıdır.Bu ihmal ve istismarın en önemli görünümü, çocukların hızla sokağa itilmesidir. Sokağa itilen çocuk başlangıçta aile bütçesine destek sağlamak gibi masum gerekçelerle işe başlamakta ancak zamanla çeşitli suç ve kötü alışkanlıkların pençesine yakalanmakta veya kişisel gelişimini zedeleyecek süreçlere karşı karşıya kalmaktadır.Bu koşullarda sokakta yaşayan çocuklar, sokakta çalışan çocuklar, bağımlı çocuklar, gibi tanımlamaların ötesinde çocuğun gününü başıboş sokakta geçirmesi gibi yaygın bir olgu ile karşılaşılmaktadır. Çocukların ve gençlerin zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişiminin güvence altına alınması Anayasamızın da belirttiği gibi önemli bir kamusal yükümlülüktür. Ancak bu yükümlülüğün aile ve toplumdan bağımsız ele alınması, daha doğrusu çözüm bulması mümkün değildir.

Bu tespitler ışığında çocukların ve gençlerin ihmal ve istismarı genel çerçeveyi belirlemek bakımından önemli bir kriter olarak ele alınabilir. UNİCEF’in yaptığı ayırım ise çocuk istismari ve ihmalinin aile bağındaki zayıflama ile açıklanabileceğini göstermesi bakımından kaydadeğer bir tespit olarak alınmalıdır.

UNICEF sokak çocukları kavramını çocukların aileleriyle olan ilişkilerinin düzeyine göre üç kategoride tanımlamaktadır:

1.Grup: Aileleriyle sürekli ilişkisi olan çocuklar “sokakta çalışan çocuklar” günlerini sokakta çalışarak geçirseler de ailelerinin koruması ve denetimi altındaki çocuklardır.

2.Grup: Aileleriyle zaman zaman ilişki kuran “sokaktaki çocuklar”. Bu çocukların aile bağları zayıflasa da tümüyle kopmamıştır. Kendilerini halen ana-baba, kardeşleriyle özdeşleştirmektedirler. Gününü sokakta bir şeyler satarak ya da dolaşarak geçiren çoğu zaman geceleri evlerinde geçiren çocuklardır.

3.Grup: Aileleriyle hiç ilişkisi olmayan “sokaktaki çocuklar”. Genelde toplumun en yoksul kesiminde ve parçalanmış ailelerin çocuklarıdır. Ailelerinden ya zorla ya da kendi istekleriyle ayrılan bu çocuklar günün 24 saatini sokakta geçiren “sokağın çocukları”dır.

Bütün bu farklılıklara rağmen; literatürde oldukça kabul gören bir sınıflama, özellikle geri kalmış ülkelerin sokaklarındaki çocukları, sahip oldukları aile desteğine göre, kabaca 3 katagoriye ayırmaktadır (1).

1. “Sokak çocuğu olmaya aday olanlar”, yani aileleriyle oturan ve sokakta çalışan çocuklar. Bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmekte, aile korumasından uzak mekanlarda aileye katkı için çalışanların bir kısmı eğitimlerini bırakarak para kazanma verdiği hisle zamanla sokağın “sınırsız ve sorumsuz özgürlüğü”nü seçerek  sokak çocuğu olma konumuna düşebilmektedir.

2. Aile desteği yetersizlik ve/ veya süreksizlik gösterenler, yani “sokaktaki çocuklar”

(children on the street)

3. Aile desteğinden hemen hemen bütünüyle yoksun olanlar, yani “sokak/sokağın çocukları” (children of the street). Bu çocuklar neredeyse tamamen aile, okul ve toplumla ilişkilerini koparmış, sokak çetelerine karışmış, uyuşturucu ve uçucu bağımlısı olup, dilencilik, yankesicilik, gasp, hırsızlık vb. yollarla geçimini bağlamaya çalışan çocuklar olmuşlardır.

Ülkemizde son yıllarda sayıları hızla artan “sokağın çocukları” evinden atılan, kaçan, ailesi olmayan veya ailesi tarafından bütünü ile başıboş bırakılan çocuklardan oluşmaktadır.

Sokakta marjinal işlerde çalışan/çalıştırılan çocuklarla “sokağın çocukları” arasında çok ince bir çizgi vardır ve sokağın acımasız zor koşullarında çalışan çocuklar, hızla “sokağın çocukları” olabilmektedir.

II.GENEL DURUM

Ekonomik, sosyal, politik ya da teknolojik gelişmelerin; savaşların veya göçlerin gerek toplum gerekse bireyler üzerinde bıraktığı etkiler dolaylı ya da dolaysız bir şekilde toplumların geleceği olan çocuklara yansımaktadır. “Güç koşullar altında yaşayan çocuklar”, toplumların gelişim sürecinde yaşadığı çarpıklıkların sonucu olarak ortaya çıkmış ve yeni sorunların nedeni olmuşlardır. Güç koşullar altında yaşayan çocuklar kategorisi içerisinde, giderek artan sayıları ve toplum içinde kolayca görülebilmeleri nedeniyle dikkatleri çeken “sokak çocukları” tüm dünyada çözüm aranan bir sorun halini almıştır.

A. DÜNYADA SOKAK ÇOCUKLARI

1980’Ii yıllarda yapılan ilk araştırmalar dünyada 80 -100 milyon sokak çocuğu bulunduğunu öne sürmektedir. Bölgesel bazı çalışmalar da sokak çocuklarının sayısı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Sokak çocukları normal çocuk nüfusunun Meksiko City’de yüzde 9’unu, Bangladeş’de yüzde 7’sini oluşturmaktadır. Güney Afrika ve Bulgaristan’da sokaktaki çocukların yüzde 70’i akşam evlerine dönmektedir. Unicef raporuna göre, tüm dünyada, ailesiyle bağlarını koparmış ve bir barınağa gereksinim duyan çocukların oranı yüzde 5 -10 arasındadır(2). Dünya haritasına bakıldığında Latin Amerika’da yoğunlaşma olduğu göze çarpmaktadır. Bölgede sorundan etkilenen ne en yoksul Paraguay, ne de en zengin Venezuella’dır. Sorun Brezilya, Kolombiya ve Meksika gibi orta gelirli ülkelerde yoğunlaşmıştır. Kalabalık nüfusuyla Hindistan’da sorun, kültürel faktörlerin de etkisiyle geniş boyutlara ulaşmıştır. Afrika’da sokak çocukları sorununun yeni başlamasına rağmen çocuk sayısının hızla arttığı görülmektedir. Khartoum’da tahmin edilen rakam 20.000 civarındadır. Endüstri ülkelerinde de durumun pek farklı olmadığı gözlenmiştir

Sorun dünyanın hemen her yerinde benzerlik göstermektedir. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde farklı nedenlerle çocuklar sokaklarda yaşamakta ya da çalışmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde sayının azalması sosyal kurumların katkısına bağlanabilir.

B.TÜRKİYE’DE DURUM

Türkiye’de son altmış yıldır yaşanan göç ve kentleşme olguları “‘sokak çocukları sorununun” da temeli olarak gösterilebilir.

Türkiye’deki sokak çocuklarının tam sayısı hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz bir çalışma bulunmamaktadır. Çocuk nüfusunun genel nüfusa oranı, gecekondularda yaşayan çocuk sayıları, büyük kentlerin gecekondularında yaşayan çocuk sayıları gibi veriler göz önüne alınarak çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Gecekondu yaşamının, çocuğun sokağa inmesiyle doğru orantılı bir etken olduğu kabul edildiğinde, Devlet İstatistik Enstitüsünün yukarda bahsedilen verileri, İstanbul’da 625.000 çocuğun “sokak çocuğu” olma riski ile karşı karşıya olduğunu gözler önüne sermektedir(3). Bu alanda tam bir sayı olmamakla birlikte, Türkiye’de sokak çocukları sorununun gittikçe büyüdüğü artık herkesin kabul ettiği bir gerçek durumunu almıştır.

Yasal açıdan bakıldığında, 1990’da imzalanmış olan “Çocuk Hakları Sözleşmesi” çocukların korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de bunun hayata geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olamamaktadır. Anayasamızın 41. maddesi “Ailenin Korunması” kavramı içinde çocukların korunmasını da dile getirmiştir. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumunun 2828 sayılı kanunu çocukların bakımları ve yetiştirilmeleri için kurumlara yerleştirilmeleri konusunda çeşitli kısıtlamalar getirmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren birçok ilimizde toplumsal sorun haline gelen “sokak çocukları” alanında görevli kamu kurumu “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”dur. SHÇEK Genel Müdürlüğüne bağlı 30 Çocuk ve Gençlik Merkezinde bu alana yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu merkezler aracılığı ile yaklaşık on bine yakın sokakta çalışan ve sokakta yaşayan çocuğa ulaşılmıştır.

Çocuk ve Gençlik Merkezlerinde görevli sosyal hizmet uzmanlarınca yapılan sokak çalışmaları sonucunda “çocukların kimlik bilgileri, adresleri, eğitim durumları, çalışma şartları, sokakta olma nedenleri, madde bağımlısı olma gibi” bilgiler alınarak çocukların merkezlere gelmeleri sağlanmaktadır.

III.ÇOCUKLARIN SOKAKTA ÇALIŞMASININ VE YAŞAMASININ NEDENLERİ

Sokak çocukları gelişmekte olan ülkelerde işsizliğin, yoksulluğun, göçün ve dağılan ailelerin ortaya çıkardığı bir sorun; sanayi ülkelerinde ise yabancılaşma ve sistematik dışlanmanın kurbanları olarak görülmektedir .

Sokaktaki çocukların temelde sokağa iniş nedenleri ekonomiktir. Çoğunluk, ailesinin bütçesine katkıda bulunmak amacıyla sokakta çalışmaktadır. Sokakta çalışanlar da kendi aralarında değişik kategorilere ayrılabilirler. Okuldan arta kalan zamanda çalışarak aile bütçelerine ek gelir sağlayanlar olduğu gibi bütün bir aileyi geçindirmek durumunda olanlar da bulunmaktadır. Çocukların bir kısmı kazançlarının tümünü ailelerine teslim ederken diğer bir kısmı bir bölümünü kendilerine ayırmaktadır. Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalar, çocukların zamanla ailelerine verdikleri payı azaltırken kendi paylarını arttırdıklarını göstermiştir. Bu eğilimdeki çocuklar zamanla sokağın özgürlüğünün ve kendi kendilerine yetebilirliklerinin bilincine vararak aileleriyle bağlarını yavaş yavaş kopartmakta ve “sokağın çocuğu” (sokakta yaşayan çocuk) olma potansiyelini göstermektedirler. Sokakta çalışan çocuklar içerisinde ailesi ya da başka bir büyük tarafından zorla çalıştırılan veya ailesi tarafından, çalıştırılması için çeşitli kişilere satılan çocuklar da bulunmaktadır. Sokakta çalışan çocukların bir kısmı düzenli bir şekilde her gece işlerini bitirdikten sonra (belirli bir saatte) evlerine dönerken; diğer bir kısım, çalıştıran kişi tarafından belirlenen parayı kazanamadığı müddetçe eve dönmemektedir. Böylelikle çocuklar yavaş yavaş sokakta yaşama olgusuna alışmaktadırlar. Gecelerini sokakta geçirmeseler bile, çocuklar çalışırken sokağın birçok tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.

Sokağın çocuklarının ise sokağa gelişleri ilk bakışta birçok farklı nedene bağlanabilir. Bunlar arasında aile içi şiddet, cinsel/fiziksel istismar, göçün beraberinde getirdiği sorunlar, ailenin ekonomik yapısı, üvey anne veya baba, ailenin bakabileceğinden fazla çocuğa sahip olması, sevgisizlik ve ihmal sayılabilir. Bu sorunlara genel bir bakış açısı getirildiğinde kaynağının aileye dayandığı görülmektedir. Özellikle, dayak ve cinsel istismarın yoğun olduğu aile ortamında yaşayan çocuk için sokak yaşamı her türlü tehlikesine rağmen cazip bir hal almaktadır. Bazı durumlarda ise çocuğun kısa süreli evden kaçışları ailelere “benimle ilgilenin” çağrısı durumundadır. Bu çağrılara cevap alamayan çocuk, çözümü tamamıyla uzaklaşarak aileyi cezalandırmada bulabilmektedir. Şu ya da bu şekilde sokakta yaşamaya başlayan çocuklar, sokak yaşamının gereği olarak şiddet, fiziksel veya cinsel istismara maruz kalmakta; uyuşturucuyla tanışıp çeşitli suçlara itilmektedirler.

A.ÇOCUĞU SOKAĞA İTEN NEDENLER

–         Göç ve buna bağlı çeşitli uyum sorunları

–         Yoksulluk

–         İşsizlik

–         Ekonomik yoksunluk

–         Çocuğun sokakta çalışıp, para kazanmasına teşvik edici kültürel değerler

–         Arkadaş grupları

–         Ailenin çocuğu ihmal ve/veya istismar etmesi

–         Aile içi cinsel taciz, tecavüz ve şiddet

–         Aile ve çocuğun eğitimsizliği

–         Ailenin parçalanması

–         Çarpık kentleşme

–         Sokağın çekiciliği ve özgürlüğü

–         Medyanın olumsuz yayınları

–         Denetimsiz oyun salonlarının çekiciliği

–         Ailenin olumsuz tutum ve davranışları

–         Yetişkinlerin acıma duygularıyla çocuklara sokakta rastgele para ve eşya verme gibi                olumsuz tutum ve davranışları

–         Kimi gönüllü kuruluşların yetersiz bilgi, profesyonel yaklaşım eksikliği nedeniyle medyatik çalışma gibi olumsuz tutum ve davranışları.

B.SOKAKTA ÇALIŞAN VE SOKAKTA YAŞAYAN

ÇOCUKLARI BEKLEYEN TEHLİKELER

–         İhmal ve istismara uğrama

–         Çocukların bağımlılığa yol açan maddeleri kullanması (bali, tiner, sigara vb.)

–         Zihinsel ve fiziksel gelişiminde gerileme

–         Şiddete maruz kalma (dayak, yaralama, ölüm vb.)

–         Suça yöneltme (hırsızlık, gasp, fuhuş vb.)

–         Psikolojik sorunlar

–         Kazalara maruz kalma

–         Eğitim ve sağlık sorunları

–         Cinsel tacize ve tecavüze maruz kalma

C.SOKAKTA ÇALIŞAN ÇOCUKLAR VE AİLELERİNİN ÖZELLİKLERİ

–         Çok çocuklu ailelerdir.

–         Bu çocukların baba ve ağabeyleri yılın büyük bir bölümünde işsizdirler.

–         Ailelerin barındıkları mekanlar baraka gecekondular olup, fiziksel koşulları sağlık yönünde oturmaya elverişli olmayan evlerdir.

–         Büyük çoğunlukla göçle gelen ailelerin çocuklarıdır.

–         Aileler genelde çocukların sokakta ne yaptığını bilmemekte, takip etmemekte ve izlememektedirler.

–         Ailelerde annelerin büyük çoğunluğu Türkçe bilmemekte, okuma-yazma bilmemektedirler. Babaların da çoğunluğu ancak okur-yazardır.

–         Bir kısım aile çocukların ekonomik katkı için, bir kısmı başıboş gezmemesi için çalışmalarını istemektedirler.

–         Ailede çalışan yetişkinlerin büyük çoğunluğu vasıfsız işlerde çalışmaktadır. Sigortalı olarak çalışan sayısı yok gibidir.

–         Her dört çocuktan üçü çalışmak yerine eğitimine devam etmek istemektedir.

–         Ailelerine daha çok para kazanmak ve dayak yememek için çocuklar gece yarılarına kadar çalışmaktadır.

–         Uzun süre sokaklarda çalışan kimi çocuklar kazandıkları parayı oyun salonlarında harcamaktalar, bu yüzden ailesiyle çatışan çocuklar geceyi sokakta geçirmeye başlamaktadırlar.

–         Yetişkin ve yaşıtları tarafından cinsel saldırı – tacize uğrayan çalışan çocuk sayısı azımsanmayacak oranlardadır.

–         Sokakta çalışan çocuklardan bir kısmı sürekli sokakta yaşayan çocuk grupları ile temas içinde olup, zamanla kendileri de bally kullanıcısı ve kısmen sokakta yaşayan çocuk olmaktadırlar.

–  Çocuklar arasında en yaygın suç hırsızlıktır. Yaralama ve ölüm olaylarına karışan çocuklara da rastlanmaktadır.

–   Aralarında şiddet çok yaygındır.

–   Tespit edilen her dört çocuktan biri ya madde içicisidir, ya da uçucu madde ile tanışmıştır.

–  Sokakta çalışan çocukların bulundukları mekanlar, gündüzleri insanların yoğun olduğu cadde, çarşı ve parklar, geceleri ise bar, cafe-restaurant, otogar gibi sabaha kadar açık olan yerlerdir.

İKİNCİ BÖLÜM

İNCELEME VE TESBİTLER

1. İSTANBUL: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Türkiye’de ilk sokak çocuklarına 1940’lı yıllarda İstanbul’da rastlanmaktadır. İstanbul’da sokak çocukları üzerine yapılan araştırmada çocukların yaş gruplarına bakıldığında, çoğunluğu 12-15 yaş arası (yüzde 50) çocukların oluşturduğu, yüzde 30’unun tiner-bally koklayıcısı olduğu görülmüş; alkollü içki, uyuşturucu kullanımı ve kumar oynama vb.kötü alışkanlıklar, sokakta çalışan çocuklarda az oranda olmasına karşın artmakta olduğu görülmüştür.

Yapılan çalışmalarda, büyük kentlerin (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır, Mersin vb) varoşlarında yaşayan ve özellikle göç yoluyla gelen ailelerin çocuklarının risk altında çocuk grubunu oluşturduğu ve bu çocukların da büyük oranda bu gruptan çıktığı görülmektedir. Sosyo-ekonomik düzeyin düşük olduğu ve çarpık kentleşmenin yoğun yaşandığı, Bağcılar, Sefaköy, Sultançiftliği, Pendik, Sultanbeyli vb. semtler, adeta sokakta yaşayan ailelerin oturdukları yerler olarak bu sorunun üretildiği merkezler durumuna gelmiştir. Bu sorunun üretildiği temel kurumlardan biri olarak aile, sorunun çözümünde  temel alınması gereken odakların en önemlilerin biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel hatlarıyla parçalanmış, içinde şiddeti barındıran ve kendi temel işlevlerini (yeme-içme, barınma, koruma vb)  görmekten uzaklaşmış ailelerden çıkan çocuklar, sokak çocuğu olma riskini daha yüksek taşımaktadır. Toplumun bu temel kurumunun korunması, desteklenmesi öncelikli görünmektedir.

Genel hatlarıyla sokakta yaşayan çocuklar ve ailelerle ilgili verilere bakıldığında(4);

-Çocukların yüzde 47’si 1-3 kardeşe, yüzde 42’si 4-6 kardeşe sahiptir (Bunların büyük çoğunluğu, göçle gelen ve kente uyum sağlayamayan kırsal kökenli ailelerin çocuklarıdır)

-Sokakta yaşayanların yüzde 45’i ailenin ilk çocuğu, yüzde 25’i ikinci çocuğudur.

-Sokakta yaşayan çocukların annelerinin yüzde 80’i, babalarının ise yüzde 75’inin hayatta oldukları görülmüştür. Bu çocukların büyük çoğunluğunun sanıldığının aksine kimsesiz olmadığı, aileleri ile ilişkilerinin zayıflamış olmasına karşın bu ilişkinin tamamen kopmadığı  görülmüştür.

-Sokakta yaşayan çocukların ailelerin göç ettiği bölgelere bakıldığında, yüzde 30’u Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden, yüzde 26’sı Doğu Anadolu Bölgesi’nden İstanbul’a göç ettiği görülmektedir. Bu ailelerin kendi kültürel değerlerine uygun memleketli/ hemşehri ve akrabalarının yoğunluklu olduğu ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük  Büyükçekmece, Bağcılar, Sefaköy, Sultançiftliği, Pendik, vb. semtlerde kümelendikleri göze çarpmaktadır. Özellikle  bu bölgelerdeki aileler, sorunu üreten odaklar olarak bu alana verilecek her türlü hizmetin merkezinde yer almalı, ailelerin ihtiyaç duyduğu temel hizmetler yeniden yapılandırılarak, geniş katılımlı bir organizasyonla yerinde verilmelidir. Risk taşıyan aileler ve çocukları kentin merkezine gitmeden temel ihtiyaçlarını yerinde çözüm bulabilmelidir.

-Sokakta yaşayan çocukların yüzde 47’si 16-18 yaş aralığında, yüzde 40’ı ise 13-15 yaş aralığında olduğu tespit edilmiştir.

-Sokakta yaşayan çocukların yüzde 48’i ilkokul ara sınıftan terk, yüzde 22’si ilkokul mezunu, yüzde 20’si hiç okula gitmeyenlerden oluşmaktadır. Bu çocuklarının pek çocuğunun okuldan ayrılmasının üzerinden çok zaman geçmesi nedeniyle pek çoğunun okuma-yazma bilmedikleri görülmüştür. Yine bu çocukların eğitim görme yaşının normal okuldan yararlanma şansını ortadan kaldırdığından, bunlara yönelik temel eğitim programlarının (okuma-yazma, meslek edindirme vb) bir an önce uygulanma gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

-Çocukların sokakta yaşama nedenlerine bakıldığında, ilk sırada yüzde 24 ile aile parçalanması, yüzde 19 ile aile içi şiddet, yüzde 15 ailesi tarafından zorla çalıştırılma ve yüzde 13 ise aileyi istememe nedenlerini öne sürülmektedir. Sokakta çalışan çocuk sayısının her geçen gün artması, bunların sokakta yaşayan çocuklarla hem  sokak ortamında hem de  Çocuk ve Gençlik Merkezlerinde birarada bulunuşu, bu çocukların potansiyel sokak çocuğu  olma riskini arttırmakta ve gerekli önlemlerin bir an önce alınmasını gerekli kılmaktadır. Sokakta yaşamanın zorluğu ve tehlikelerine karşın,  daha çok sosyo-ekonomik düzeyi düşük ve aile parçalanması yaşanan, düşük eğitimli ailelerin çocuklarının sokağı tercih ettikleri gözönüne alındığında, bu ailesel etmenlerin büyük rolü ortaya çıkmaktadır.

-Sokakta yaşayan çocukların  yaşadıkları yerlere bakıldığında, çocukların yüzde 25’i Taksim, yüzde  21’i Kadıköy,  yüzde 19’u Bakırköy ve yüzde 16’sı Eminönü’nü tercih ettikleri görülmüştür. Sözkonusu bölgelerin İstanbul’un en büyük ilçeleri olması, eğlence ve alışveriş merkezlerinin diğer bölgelere göre daha fazla bulunması ve hareketliliğin yüksek oluşu nedenleriyle tercih edildiği görülmüştür. Sokak çocuğu olma riskini yükselten bölgeler olarak adlandırılan semt ve mahallelerde,  yeniden yapılanarak oluşturulacak merkezlerde verilecek çok yönlü hizmetlerle, sözkonusu çocukların bu merkezlere kaymadan sorunların çözümünün yerinde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.

-Sokakta yaşayan çocukların madde kullanımına bakıldığında, kullananların oranının yüzde 47 olduğu görülmektedir. Bu durum sokakta yaşayan  her çocuğun   sanıldığının aksine madde kullanmadığını göstermektedir.

-En çok kullanılan uyuşturucu madde türü, yüzde 86 ile tiner/bally gelmektedir. Bu tür uçucu maddelerin, yasal olarak satılması, ucuz olması, etkisinin çabuk başlayıp (1-2 dk.) belirtisinin hızla geçmesi (10-45 dk.) gibi nedenlerle sokak çocukları tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. Kullanma sürelerine bakıldığında, bu tür maddeleri 2 yıldan az kullananların oranı yüzde 60’dır.

-Sokakta yaşayan çocukların büyük bir kısmının (yüzde 53) evden kaçma nedeniyle güvenlik güçlerince alındığı görülmektedir. Diğer bir neden yüzde 25 ile hırsızlıktır. Sokakta yaşayabilmek için çocuklar arasında hırsızlığın yaygın oluşu, yapılan alan araştırması ve ilgili uzmanlarca ortaya çıkarılmıştır.

A. BU ALANDAKİ KURUMSAL YAPI VE SİSTEMİN İŞLEYİŞİ

Sokak çocukları alanında yasal olarak sorumlu kurum Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu(SHÇEK)’dur. Sokak çocukları sorununu oluşturan çok yönlü nedenler ve olgular gözönüne alındığında, gittikçe artan bu sorunun SHÇEK tarafından çözümlenmesi mümkün görünmemektedir. Bu alanda İstanbul’da hizmet veren merkezlerin incelenmesi, sistemin işleyişi, sorunların yerinde tesbiti  ve çözüm önerilerin alınması bağlamında yapılan gözlemlerimiz bu gerçeği ortaya koymaktadır.

Sokak çocuklarına yönelik ilk hizmet modeli, SHÇEK, Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü arasında imzalanan işbirliği protokolü çerçevesinde 1990 yılında hizmete açılan İstanbul Çocuk Misafirhanesi ile pilot proje olarak başlatılmıştır. Bu çalışmanın amacı, “7-18 yaş kız ve erkek çocuklarının çeşitli nedenlerle evden kaçan veya sokağa terk edilen her türlü tehlikeye maruz kalanların korunması, bakımı ve rehabilitasyonunu sağlayarak topluma kazandırılmasına yönelik tüm faaliyetleri gerçekleştirmek” olarak belirtilmiştir. Sözkonusu hizmetin çeşitli nedenlerle başarıya ulaşamaması üzerine, aynı amaca yönelik SHÇEK, İstanbul Valiliği, Belediye, Gönüllü kuruluşların desteği ile çeşitli Çocuk ve Gençlik Merkezleri (Kadıköy Yel Değirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi, Ağaçlı Çocuk ve Gençlik Merkezi, Florya Çocuk ve Gençlik Merkezi, Beyoğlu Çocuk ve Gençlik Merkezi, Ayvansaray Çocuk ve Gençlik Merkezi) ve bunlara bağlı İlk Adım İstasyonları (Küçükbakkalköy İlk Adım İstasyonu) oluşturulmuştur.

1. İLK ADIM İSTASYONU

Sistemin işleyişi ilk olarak, İlk Adım İstasyonlarında gerçekleşmektedir. Bu istasyona bu ünitece yapılan sokak çalışmalarından (Sosyal hizmet uzmanı), İl Emniyet Müdürlüklerine bağlı Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmalardan, Sokak çocukları alanında çalışan gönüllü derneklerden ve kendi istekleri ile gelen çocuklar kabul edilmektedir. İstasyona bağlı Takip ve Denetleme Ekibi’nde bulunan sosyal hizmet uzmanı ile sözkonusu  şube müdürlüğü’nde görevli polislerce yapılan sokak çalışmaları sonucu sokakta görüşülen çocuklar, kurum ve olanakları anlatılarak  ikna edilmekte ve merkeze yönlendirilmektedir. Burada, çocukların temel ihtiyaçları (giyim, sağlık, temizlik ve barınma vb) karşılanmaya çalışılmakta, kişisel bilgileri alınarak aile ile görüşülmeye çalışılmaktadır. Belli bir uyum sürecine (2-3 hafta) tamamlayan çocuklar eğitim durumlarına göre, gençlik ve toplum merkezlerine yönlendirilmektedir. Sistemin işleyişi açık sistem (kapı) yöntemine dayanmakta, burada kalıp kalmama kararı çocuğun kendisine bırakılmaktadır. Kuruluşa gelmek isteyen çocuklarla bulundukları mekanları daha iyi duruma getirme, sokaktaki riskleri daha aza indirme, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalar yapılmakta ve bu süreçte çocukların kaldıkları yerler ve sayıları saptanmaya çalışılmaktadır.

2.GENÇLİK VE TOPLUM MERKEZİ

Bu merkezler, sokakta yaşayan ve / veya çalışan çocuklara yönelik  ayrı mekanlarda, bunların sokakta edindikleri olumsuz davranış ile uğradıkları her türlü istismarı gidermeye dönük destek hizmetlerini veren, temel ihtiyaçlarını(yeme-içme, barınma, sağlık vb.) karşılayan, eğitime,işe ve meslek edindirmeye yönlendiren, çocukların aileleriyle çalışmalar yaparak rehberlik hizmeti veren yatılı ve /veya gündüzlü bakımevleridir.

İlk Adım İstasyonundan  bakım, yönlendirme ve uyum çalışmaları yapılarak gelen çocuklara  bu merkezlerde şu hizmetler verilmektedir;

1.Sosyal Servis Çalışmaları; Sokakta  çalışan ya da yaşayan çocukların kişisel görüşmeler yoluyla öykülerini alarak ailelerini araştırmak, aile ziyaretleri, grup çalışmaları, nüfus cüzdanı işlemleri vb

2.Eğitim Çalışmaları; Gönüllü eğitmenlerin ve Halk Eğitim Merkezlerin katkısıyla yapılan I. ve II. Kademe Eğitim Çalışmaları, Açık Öğretim, Ev Ekonomisi, El  Sanatları vb. eğitim çalışmaları yoluyla meslek edindirme, işe yerleştirme hizmetleri

3.Sağlık Çalışmaları; Genel muayene ve tetkikler, ruhsal durum muayene ve tetkikleri, gerekirse tedavileri ve madde bakımlılığı olanların tedavileri için UMATEM(Uçucu Madde Bağımlılığı Tedavi Eğitim Merkezi) yönlendirmesi ve tedavilerinin takibi

4.Sosyal ve Sportif Etkinlikler; Halk oyunları, yaz okulları, yaz kampları, sinema, tiyatro, gezi gibi faaliyetler organize edilerek çocukların toplumla uyumlarının sağlanması

Bu sistem ve buna bağlı ünitenin işleyiş sürecinde birçok temel sorun ve yetersizlikler bulunmaktadır;

1. Öncelikle, istasyonun ve merkezin fiziki-teknik alt  yapı ve kadro açısından oldukça yetersiz kaldığı görülmüştür. Diğer yandan, sokakta çalışan çocuk ile sokakta yaşayan çocuk aynı merkezde ve bir arada kalmaktadır. Sokakta yaşayan çocuğun edindiği kötü alışkanlıklar ve deneyimler bulaşma etkisi ile diğerlerine geçme riski bulunmaktadır.

2.Çocuk ve aile merkezli  gerçek bir takip gerçekleşmediğinden, sokak çocuğunun sokaktan kurtarılması ve aileye kazandırılması işlevi yerine getirilememektedir. Bu arada, (yetersizliğine karşın) tutulan kayıtlardan anlaşılmaktadır ki, merkezden her an ayrılan çocuk yeniden sokak ortamına dönmekte ve ardından yapılan sokak çalışmaları sonunda yeniden bu merkezlere gelmektedir. Bu işleyişin, sokak ortamının sağlayamadığı temel ihtiyaçları bu ünitede bulan çocuğun  aile ile bağlarını kopartmaları yönünde etkili olduğu düşünülebilir. Çünkü, aile ve bulundukları ortamdan sokağa doğru yönelen çocuklar, temel ihtiyaçlarının bu ünitede karşılanacağı  düşüncesiyle burayı geçici bir korunak gibi görebilmektedir. Bundan dolayı, üniteden hizmet alan çocukların yeniden buraya döndükleri görülmektedir.

3.Sorunun gerçek kaynağının aileler, çocuğun yaşadığı çevre ve okul olduğu düşünüldüğünde, bu yöndeki uygulamaların bu odaklar üzerinde ve yerinde verilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

4.Bu hizmetlerin maliyet/yarar ilişkisi açısından oldukça yüksek oranlarda kaynak israfına yol açtığı saptanmıştır. Bu hizmete ayrılan bütçenin ailelere yerinden verilecek hizmetlerle  daha verimli ve ekonomik kullanılacağı ortadadır.

Bu merkezlerde yapılan incelemelerde ortaya çıkan sorunlar ve çözüm önerilerine dönük olarak  aşağıda üretilen Toplum Merkezi  Modeli’nin  uygulanmasında aşağıdaki faktörlerin gözönüne alınması gerekmektedir;

1. Sokak Çocukları sorunu ve bunlara hizmet verilmesi anlamında geliştirilecek çözüm modelleri konusunda bir ayrıma gidilmesi gerekmektedir. Bu merkezlerde hem sokaklarda çalışan hem de sokakta yaşayan çocuklara birlikte hizmet verilmesi anlamlı ve doğru bir uygulama olarak görülmemektedir. Çünkü; her iki grubun sokakta bulunma nedenleri, ailesi olan ilişkileri, sokakta edindiği davranış ve deneyimleri farklı olduğundan, verilecek hizmet modelleri de farklılaşmak zorundadır. Ancak, uygulamada  bu hizmetin ağırlıklı olarak SHÇEK tarafından verilmesi, yetersiz fiziki yapı, kadro ve donanım eksikliği bunu bir bakıma zorunlu hale getirmiştir. Bunun yanısıra, yurt ve yuvalardan buralara sorunları olan çocuklar gönderilmekte;  ayrıca, mahkeme kararıyla suça karışmış çocuklar da bu merkezlere yönlendirilmekte; bu durum, varolan sıkıntılı durumu daha da ağırlaşmaktadır.

Diğer yandan, Valiliğin 2001/1 güvenlik kararı uyarınca, bu alanın yetki ve sorumluğunun  Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne verilmiş olması  da bu durumu ağırlaştırmaktadır. Emniyetin bu alanda yaptığı çalışma, sokak çalışmaları yoluyla her iki grupta yer alan çocukların toplanıp SHÇEK’e teslim edilmesi şeklindeki bir görevin yerine getirilmesi şeklindeki olmaktadır.

Valiliğin desteği, Sosyal Yardımlaşma ve Destekleme Fonu aracığıyla ve bu merkezlere kadro tahsis edilmesi şeklinde olmaktadır. Bu merkezlerin kurulması ve hizmet verilmesi süreçlerinde destek ve katkı vereceğini beyan eden belediye, gönüllü kuruluşlar vb. kurumların gerçekte bunu yapmadıkları ancak kamuoyunda bunun aksine bir imaj çizme gayreti içinde oldukları ifade edilmiştir.

2. Öncelikle düşük sosyo-ekonomik düzeye ve temel ihtiyaçlarını karşılama düzeyinde sıkıntı yaşayan ailelere yönelik  yapılandırılan toplum merkezlerinin, sokak çocuklarını üretme riski taşıyan semt ve mahalle ölçeğinde  hizmet vermesi gerekmektedir. Bu tür ailelerin temel ihtiyaçlarının karşılanması yönünde ilk başvuru,çözüm ve yönlendirme merkezi olacak toplum merkezlerinin, bunu  yerine getirebilmesi için ilgili birçok kurumun sürekli desteğine ve katkısına(personel, bina, maddi yardım vb)   ihtiyaç bulunmaktadır.Sorunun birçok alanı ilgilendirmesi, ilgili birçok kurum ve kuruluşun bu organizasyon içinde farklı işlev ve roller yüklenmesini gerektirmektedir.

Bu çok yönlü sorunun üretildiği alanlardan biri alan ailenin temel ihtiyaçlar düzeyinde ve yerinde desteklenmesi ve güçlendirilmesi, sorunun ortaya çıkmasına engel olabileceği gibi varolan risklerin şehrin merkez/merkezlerine taşınmadan çözülmesine  yarayacaktır.Yoksa varolan merkezlerde bu ihtiyaçların karşılanması bugünkü haliyle mümkün olmadığından, ortaya çıkmış sorunun bir anlamda geçici önlemlerle rehabilite edilmesi, yeni sokak çocuklarının sisteme katılımını engelleyememektedir.

Sonuçta, bu sorunun taraf alınacak odaklarının aileler, çocuğun yaşadığı çevre ve okul olduğu düşünüldüğünde, bu yöndeki uygulamaların bu odaklar üzerinde ve yerinde verilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Diğer yandan, sokak çocuklarına yönelik olarak verilen bu hizmetlerin maliyet/yarar ilişkisi açısından oldukça yüksek oranlarda kaynak israfına yol açtığı saptanmıştır. Bu hizmete ayrılan bütçenin ailelere yerinden verilecek hizmetlerle  daha verimli ve ekonomik kullanılacağı ortadadır.

II. ELAZIĞ VE MALATYA: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Elazığ ve Malatya illerinde yapılan tespitlerde sokakta yaşayan ve/veya uçucu/ uyuşturucu madde kullanan çocukların (6-18) 10-15 arasında olduğu anlaşılmıştır. Yine yetkililerin beyanına göre Elazığ’da yaklaşık 200 kadar çocuk, Malatya’da ise yaklaşık 400(nüfus oranları bakımından eşit dağılım) kadar çocuk dönemsel olarak sokakta çalışmakta veya çalıştırılmaktadır. Her iki ilde bu çocukların neredeyse tamamının çevre illerden göçle gelen yoksul ve işsiz aileleler mensup olduğu belirtilmiştir. Yine bu çocukların her iki ilde de kayıt altında oldukları; gerek öğretim kurumları ve gerekse aileleri ile temasların yürütüldüğü belirtilmiştir. Diğer taraftan Vakfa (SYDF) ve Belediyeye şartlı eğitim desteği için ve yardım için yapılan başvuruların hayli yüksek olduğu tespit edilmiştir. (Örneğin Malatya’da Vakfa yardım için başvuruda bulunanların yaklaşık 10.000 olduğu tespit edilmiştir. Her iki ilde yakın zamanlarda hizmete açılan SHÇEK’e bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezleri ihtiyaca cevap verecek yeterlikte (kapasite bakımından) olduğu tespit edilmiştir.

Özetle Elazığ ve Malatya’da durumun kontrol altında olduğu ve çalışmaların aksaksız sürdüğünü söylemek mümkündür. Ayrıca mevcut vakaların aileler ve okullar nezdinde takibi de mümkün görünmektedir.

Bu çerçevede Elazığ ve Malatya illerinin genel çözüm programlarından yararlandırılması mümkündür. Her iki ilde de özel önem gerektirecek bir durum gözlenmemiştir.

III. DİYARBAKIR: TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Diyarbakır’da yapılan inceleme ve temaslarda SHÇEK İl Müdürlüğüne bağlı birimlerde, (Özellikle 75. Çocuk ve Gençlik Merkezi) Emniyete bağlı Çocuk Şube Müdürlüğü, Diyarbakır Belediyesi, Sokak Çocukları konusunda çalışan dernek ve vakıflarla, konuyla ilgili çalışma yürüten üniversite mensupları ile ve özel rehabilitasyon merkezleri ile görüşülmüştür. Ayrıca Diyarbakır sokaklarında çalışan/ yaşayan çocuklarla görüşülmüştür.

Yapılan inceleme ve temaslarda Diyarbakır’ın hem genel olarak sosyal hizmet ve yardım programlarının yürütülmesi ve özel olarak sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının çözümü bakımından özel bir dikkat gerektirdiği tespit edilmiştir. Diyarbakır’la ilgili tespitler aşağıdaki gibidir:

  1. Diyarbakır’da çocukların önemlice bir kısmı kent merkezindeki sokaklarda bulunmaktadır. (Çalışmakta, oyalanmakta, başıboş bir şekilde dolaşmaktadır.)
  1. Kentte çocukların sokakta bulunma nedenleri seyyar satıcılık ve dilencilikle sınırlı değildir.
  1. Farklı kaynaklardan alınan bilgiye göre Diyarbakır’da sokaktaki çocukların sayısı 20.000 civarındadır. (Bu sayı sokaktaki çocukların tamamını kapsamıyor.)
  1. SHÇEK’ bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezine kapasitenin üstünde kayıtlı yaklaşık 700 çocuk devam etmektedir. Ancak bu merkez uzman personel ve bütçe yetersizlği nedeniyle yeterli hizmet verememektedir. Emniyet müdürlüğüne bağlı Çocuk Şube Müdürlüğüne intikal eden çocuk suçluluğuna dair kayıtlar bu sayının iki katıdır. (Yıllık 1.500 civarında)
  1. Diyarbakır sokaklarındaki çocukların önemli bir kısmının göçle çevre illerden (Muş, Bingöl, Siirt, Batman vs.) gelen yoksul ve işsiz/ evsiz ailelere mensup olduğu belirtilmiştir.
  1. Sokaktaki çocuk nüfusun eğitim ve sağlık bakımından önemli riskler altında olduğu görülmüştür. Her iki hizmet alanında başta personel olmak üzere çeşitli zorluklar yaşanmakta, bu da çocukların eğitim ve sağlık sorunlarını arttırmaktadır. Merkeze kayıtlı çocuklarda mental ve sosyal retardasyon oranının dikkat çekici oranlarda olduğu gözlenmiştir.
  1. Sokaktaki çocuklar temel ihtiyaçlar bakımından ciddi yoksunluklar yaşamaktadır. Giyim, beslenme, temizlik bunların başında gelmektedir.
  1. Bu çocukların yoğun olarak kalabalık ailelere mensup olduğu görülmektedir. Özellikle göçle gelen kır kökenli ailelerde ikinci ve üçüncü evliliklerle birlikte ortalama çocuk sayısının (sorunlu kesimlerde) 10-15 civarında olduğu belirtilmektedir.
  1. Aileler çocukların sokakta bulunmalarını olağan karşılamaktadır. Sokaktaki yetişkinlerin bakışında da bu anlayış egemendir.

10.  Polis Bürosuna (Çocuk Şube Müdürlüğü) intikal eden olay sayısı yıllık ortalama 1.500 civarındadır. Bir önceki ve bir sonraki yılın verileri de aynı eğilimleri doğrulamaktadır. Çocuk suçlarında yoğun olarak hırsızlık, yankesicilik ve kapkaç gibi eylemler öne çıkmaktadır. Ancak mala karşı işlenen suçlar ile cana karşı işlenen suçların eşit oranlı dağılım gösterdiği söylenebilir. Çocuk şubesine intikal edenler olaylar arasında çocuk kaçırma, cinsel istismar, intihar, yaralama, öldürme gibi olaylar da yer almaktadır. Bu suçların yoğun olarak gündüz öğleden sonra ve akşam saatlerinde işlendiği yine polis kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ancak Emniyet birimleri adli boyutun dışında (yakalama, savcılığa sevk gibi)  herhangi bir hizmet vermemektedir.

11.  Görüşü alınan vakıf ve dernekler mevcut kamu hizmetlerini (sınırlı ölçüde) desteklemekten öte etkili olamadıkları görülmektedir.

12.  Belediyenin bu çocuklarla ilgili herhangi bir faaliyeti gözlenmemiştir. Büyükşehir Belediyesi Çamaşırevi ve Tandırevi gibi hizmetlerle kadınlara dönük hizmetleri arttırma gayreti içindedir.

Özetle ifade etmek gerekirse, Diyarbakır‘da yaşayan çocukların önemlice bir kısmı sokaklarda yüksek riskler altında yaşamakta veya bulunmaktadır. Burada sokak ve çocuk ilişkisi diğer illerimizden farklı yorumlara ve tanımlara elverecek özellikler arzetmektedir. Uzun yıllar süren sosyal, siyasal, ekonomik olumsuzlukların odağında şekillenen kent, kırsal kesimden, özellikle boşaltılan kırsal yerleşim birimlerinden gelen yoksul ve çaresiz ailelerle kimliğini ve bütünlüğünü büyük ölçüde kaybetmiş, zorunlu göçle hızla artan nüfus ve buna bağlı olağanüstü hızlı ve çarpık kentleşme sonucu aileler ve özellikle çocuklar için yaşanabilir bir kent olmaktan çıkmıştır.

Diyarbakır‘da sokakta çalışan/ yaşayan (bulunan) çocukların mevcut haliyle kontrol altına alınması mümkün olmadığı gibi tespiti dahi mümkün değildir. Yetkililerin de üzerinde birleştikleri husus sorunun kaynağı olan ailelerle çalışmaktan başka bir çözüm görülmemektedir.

Sokaktaki çocuk olgusunu aile bağlarının sağlamlığı ile ele alan yaklaşıma göre (genel olarak esas alınan kriter budur, Unicef de bu kriteri esas almaktadır) Diyarbakır sokaklarında bulunan çocukların aileleri tarafından denetimi, bakımı, eğitimi ciddi düzeylerde ihmal edilmektedir. Bu durum zaten tartışmalı olan sokak çocukları tanımını daha da tartışmalı hale getirmektedir. Sokakta çalışan/ yaşayan veya bulunan tanımına girsin veya girmesin bu çocuklar ciddi bir ihmal ve istismar ile karşı karşıyadır. Diyarbakır‘daki genel ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal sorunlar dikkate alındığında sokaktaki onbinlerce çocuğun kent için ağır bir sorun ve önemli bir tehdit olduğu açıktır.

Ağır ihmal ve istismarın sokağa sürüklediği bu çocukların genel olarak eğitimi aksamakta, çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşmakta, uçucu ve uyuşturucu maddelerle tanışmakta, organize suç ortamlarına itilmektedir.

Olgunun ortaya koyduğu bir başka gerçek; gerek yüksek doğurganlık kriteri, gerek yoksulluk ve göç kriterleri dikkate alındığında kentte çocuk nüfusun önemli oranlarda sokağa itilme riski altında olmasıdır. Bu yaklaşım sorunun büyüme potansiyelini göstermesi bakımından hayli dikkat çekicidir. Kabaca her üç çocuktan birinin bu riski taşıdığı söylenebilir. Acil çözüm yollarına gidilmezse önümüzdeki 5-10 yıllık sürede sorunun büyük ölçüde çözümsüzlüğe sürükleneceği yapılan gözlemlerde öne çıkan bir gerçektir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TOPLUM MERKEZİ

A. ÇÖZÜMLEYICI YAKLAŞIMLAR

1. Önemli bir toplumsal sorun haline gelen konunun çözümü hususunda ailenin esas alınması yetkili çevrelerin  ortak görüşüdür. Sokak çocukları, İstanbul ve Diyarbakır‘daki sosyal ve kültürel sorunların kaçınılmaz bir görünümü olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu denli büyük bir sorunun sokakta çözümünün mümkün olmadığı açıktır. Sokaktaki çocuk popülasyonu hergün değişmektedir. Ayrıca sokakta yürütülecek çalışmalar, ailedeki boşluk ve yetersizlik nedeniyle her an aksama riski ile karşı karşıya bulunmaktadır. Yetkililerin yürüttüğü çalışmalar (eğitim, kültür, rehabilitasyon, davranış değişimi vb.) aileler tarafından dikkate alınmamakta; aile eğitim sürecinde kazandırılan değerleri tersyüz edecek yanlış tutumlarını devam ettirmektedir. Bu nedenle aile eğitilmeden çocuğun eğitilmesi mümkün görünmemektedir.

Bununla birlikte bir başka gerçek, çocuğu sokağa iten veya sokakta başıboş dolaşmasına zemin hazırlayan neden, ailedeki eğitimsizlik ile birlikte açlık ve yoksulluktur. Aile, hiçbir sorununu çözemediği çocuğu sokakta kendi haline bırakmaktadır. Sokaktaki tehlikeleri ve riskleri gözardı etmektedir. Böylece çocuk, ailenin sağlayacağı maddi desteklerden yoksun kaldığı gibi, aile ile iletişim şansını da kaybetmektedir.

2. Çocukların gelişimi ve korunması konusunda hizmet veren veya verme gayreti içinde olan pek çok kurum ve kuruluş bulunduğu halde bunlar arasında gerekli eşgüdüm ve koordinasyon yoktur. Kurumlar arası kopukluk çözüm konusundaki çabaların verimini düşürmektedir. Her bir kurumun hizmet sunumunda yaşadığı yetersizlikler genel olarak verilen hizmetlerin kalitesini ve kapasitesini olumsuz etkilemektedir.

3. Bu alanda hizmet veren veya verebilecek durumda olan kurumlar koordinasyon yetersizliği nedeniyle yeterince etkili olamamaktadır. Örneğin üniversitelerin veya yerel televizyon kuruluşlarının sorunun çözümünde etkili olacak girişimlerde bulunması mümkündür. Ancak mevcut durumda bu tür kurumların yeterince soruna eğilmedikleri gözlenmiştir.

4. Sorunun bir tek kurumun ilgi ve destiğiyle çözülmesi mümkün değildir. Konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşların işbirliği halinde çalışması kaçınılmazdır. Farklı kurumlar tarafından yürütelen programların (Çocuk ve Gençlik Merkezleri, Yetiştirme Yurtları, Ana Çocuk Sağlığı Vakfı, Toplum Merkezi, Çamaşır Evi, Tandır Evi, Aş Evi, Çok Amaçlı Toplum Merkezi vs.) eşgüdüm halinde yürütülmesi gerekmektedir.

Genel olarak çözümleyici yaklaşımlarda öne çıkan iki temel kavram aile ve kurumlar arası eşgüdümdür. Olanak ve potansiyeller bakımından ele alındığında sorunun çözümü ancak aile odağında ve konuyla ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği ile mümkündür.

B. TOPLUM MERKEZİ

Genel olarak raporda özetlendiği gibi Diyarbakır‘da sorun kendine özgü boyutlarla büyümüş ve özgün çözüm modelleri gerektirecek bir görünüm kazanmıştır. Bu durum İstanbul için de geçerlidir. Yapılan inceleme ve temaslarda İstanbul ve Diyarbakır‘ın kendine özgü güçlükler nedeniyle sorunu daha ağır ve yoğun bir şekilde yaşadığı görülmüştür.  Çözüm stratejilerinde öne çıkan bir başka gerçek, genelgeçer bir çözüm modeli ile konuya yaklaşmanın mümkün olmadığıdır. Başka bir ifadeyle çözüm modelinin bir şehirden ötekine adapte edilebilir özelliklerde olması gerekiyor.

Ilgili ve yetkili çevrelerle paylaşılan çözüm stratejilerinde iki temel kavram öne çıkmaktadır;

a. Aile odaklı çözümler,

b. Ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği.

Bu iki odak çözüm stratejilerinde ortak bir çatıyı zorunlu kılmaktadır. Ailelerin de katıldığı/ paylaştığı, her türlü sorunun farklı noktalardan çözüm kavuşturulduğu ortak bir çatıya ihtiyaç bulunmaktadır.Mevcut uygulamalara bakıldığında, SHÇEK tarafından yürütülen Toplum Merkezi veya GAP İdaresi tarafından yürütülen Çok Amaçlı Toplum Merkezi uygulamalarının bu amaca en yakın kurumlar olduğu görülmektedir. SHÇEK‘in halen yürüttüğü Toplum Merkezi adı, içeriği itibari ile değilse de isim bakımından uygun görünmektedir. Ancak bu yeni yapının mevcut uygulama ile taşıyacağı farklılıklar gözardı edilmemelidir.

Diyarbakır ve İstanbul odaklı çözüm stratejilerini esas alan Toplum Merkezi uygulaması çeşitli uyarlamalarla farklı illere de uygulanabilir. Ancak sorunun büyüklüğü ve karmaşıklığı nedeniyle bu illerimizde başlatılması, pilot uygulamaların izlenerek programın kesinlik kazanması projenin başarısı için oldukça önemli hususlardır. Pilot uygulama için bu iller seçilmiştir. Bu nedenle çözüm modeli; İstanbul ve  Diyarbakır örneği dikkate alınarak tasarlanmıştır.

Toplum Merkezi Projesi konuyla ilgili kurumlar ve yürüteceği faaliyetler bakımından geniş bir kapsama sahiptir. Pilot uygulamadan önce hedef kitleyi ve hizmet veren kurumları kapsayan bir araştırma yapılacaktır. Bu araştırma, doğrudan ele alınan hizmet konusuyla igili veri toplamaya dönük olmalıdır. Sözkonusu araştırma AAK ile Dicle Üniversitesinin işbirliği ile veya saha çalışmasını destekleyecek sponsor katkısı ile yapılabilir. Araştırmada Diyarbakır‘ın aşırı yoksul bölgelerindeki ailelere ve bunların çocuklarına götürülecek sosyal yardım ve hizmet programlarının planlanması esas alınmalıdır.

Bu proje modüler olarak tasarlanmış, örneğin Diyarbakır özelinde en az beş merkez ve en geniş yapı olarak kararlaştırılmıştır. Ancak bu modelin her bir yerleşim biriminde sorunun büyüklüğüne ve hizmet veren kurumların sayısına göre uyarlanması mümkündür. Proje, eksikliklerinin giderilmesi ve olgunlaştırılması amacıyla İstanbul ve Diyarbakır’daki pilot uygulama ile hayata geçirilecektir. Uygulmadaki başarıya göre proje yurt geneline yaygınlaştırılacaktır.İstanbul benzeri metropol kentler için uygulamada yukarıda dile getirilen faktörler gözönüne alınmalıdır;

1. Projenin yürütülmesinde işbirliği yapacak kurum ve kuruluşlar

-Başbakanlik Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı

-Başbakanlık GAP İdaresi Başkanlığı(Diyarbakır Örneği)

-Valilk

-İl Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Müdürlüğü

-İl Emniyet Müdürlüğü,

-İl Sağlık Müdürlüğü,

-İl Eğitim Müdürlüğü,

-Halk Eğitim Merkezi

-Büyükşehir Belediyesi

-İlçe Belediyeleri

-Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu

-Üniversite (İlgili bölümler)

-Baro

-Tabipler Odası

-Eczacılar Odası

-Meslek Odaları

-Yerel Televizyon Kuruluşları

-Sivil Toplum Kuruluşları (AÇEV, ÇAÇA, Eğitim Gönüllüleri, vb.)

-Projeye katılmak isteyen diğer kişi ve kurumlar

2. Toplum Merkezinin Yönetimi

  1. Merkezin yönetimi genel olarak valilik bünyesinde veya vali tarafından yetkilendirilen kurum bünyesinde oluşturulacak koordinasyon kuruluna aittir.
  1. Koordinasyon Kurulu projeye katılan kurumların temsilcilerinden oluşur.
  1. Koordinasyon Kurulu yetki ve sorumululukları belirler, takibini ve denetimini yapar.
  1. Bir ilde kaç adet toplum merkezine ihtiyaç olduğu ve bunların ortak yönetiminde izlenecek hususlara kurul karar verir.
  1. Kurul, toplum merkezlerinin sayısını, hizmet vereceği konular ve kişiler açısından kapasitesini belirlerken ildeki imkan ve potansiyelleri dikkate alır.
  1. Her bir merkezin oluşturulmasında; her bir kurumun sürece vereceği katkı ve desteğin mahiyeti kurul tarafından belirlenir.
  1. Kurul gerek görürse, toplum merkezlerinin süratini ve verimini arttırmak amacıyla bazı hizmetleri ilgili kurumun mevcut birimlerine yönlendirebilir.
  1. Proje kapsamındaki  görevlendirmelende ilgili personelin üstleneceği görevle ilgili eğitim ve deneyimi dikkate alınır.
  1. Her bir kurumun hangi programlara ne şekilde katılacağı  koordinasyon kurulunun kararı ile belirlenir.

10.  Yetki ve sorumluluk paylaşımında, anayasanın ve ilgili mevzuatın öngördüğü yasal çerçeve esas alınmak kaydıyla, imkan ve potansiyellerin en verimli şekilde değerlendirilmesi gözetilir. Proje kapsamında görevlendirilen kişilerin (kamu çalışanı olsun veya olmasın) oryantasyonu, ödüllenderilmesi veya teşvik edilmesi gibi konular Koordinasyon Kurulunun yetkisindedir.

3. Proje kapsamında yürütülecek faaliyetler

Merkezin yürüteceği hizmetler genel olarak ;

  1. Çocuklara yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleri
  2. Çocuklar için eğlence, spor ve hobi ortamları
  3. Annelere yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleri
  4. Sosyal hizmet ve yardım programlarının planlanması ve kayıt altına alınması
  5. Anne ve çocuklara yönelik kültür ve sanat faaliyetleri
  6. Çocukların kendi mahallesinde ve aile ortamına yakın ortamlarda tutulması
  7. Yoksul ailelere yönelik gıda, giyim ve nakit yardımlarının yürütülmesi
  8. Çocuk suçluluğun önlenmesi, çocuk ihmali ve istismarının önlenmesi
  9. Madde bağımlısı çocukların tespiti ve rehabilitasyon merkezine yönlendirilmesi

10.  Yoksul ailelere mensup başarılı çocuklar için eğitim desteği sağlanması

11.  Diş sağlığı, ateşli hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar ve hijyen konusundaki eğitim çalışmaları

12.  Çocuklar için çeşitli beceri kursları

13.  Kadınlar için beceri ve meslek kursları

14.  Yoksulluk, eğitim, sokak çocukları gibi konularda sağlıklı envanterlerin oluşturulması

15.  Resmi nikah, nüfus kaydı gibi işlemlerin hızlandırılması

16.  Toplumun sokak çocukları konusunda bilgilendirilmesi ve dikkatlerinin çekilmesi

4. Projeden beklenen faydalar

  1. Sosyal hizmetlerde ve yardımlarda kaynak israfınının önlenmesi ve verimliliğin arttırılması
  2. Aile bütünlüğünün korunması, ailelelerin yaşam standardının yükseltilmesi
  3. Her bir kurumun yetki ve sorumluluklarını eşgüdüm içinde sürdürmesi
  4. Açlık sınırındaki ailelere acil gıda, yakacak ve giyim yardımlarının planlı yürütülmesi
  5. Ortak kayıt programı ile gerçek ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi
  6. Hizmet ve yardımlardan herkesin adil bir şekilde yararlanmasının temini
  7. Sorunun gerçek nedeni ve kaynağı olan ailelerle ile işbirliği olanağının geliştirilmesi
  8. Anne ve çocukların bir arada, kendi evine, sokağına yakın ortamda tutulmasının temini
  9. Anne ve çocukların toplumsallaşma ve kentlileşme süreçlerinin desteklenmesi

10.  Genel olarak ailelerin ve özellikle çocukların sorun çözme yeteneğinin arttırılması

5. Toplum Merkezinin Genel Yapısı

a. Fiziki ortamı ve çevre özellikleri

-İdari büro

-Koordinasyon ve eşgüdüm bürosu

-Personel odası

-Yemekhane (Aşevi olarak hizmet verecek)

-Yatakhane (Acil koruma gerektiren çocuklar için

en az on yataklı geçici barınma sağlayacak)

-Çamaşırhane (Ailelere hizmet verecek)

-Ayni ve nakdi yardım birimi/ deposu

-Derslikler (Film ve tiyatro gösterimine uygun özelliklerde

100’er kişilik en az iki salon)

-Oyun ve spor alanları (Basketbol, Voleybol, Masa Tenisi, Satranç vb.)

b. Insan kaynakları

-İdareci (Bir koordinatör ve bir yardımcı)

-Kurum temsilcileri (Merkezdeki hizmetlere katılması şartıyla)

-Meslek uzmanları (Eğitmen, Danışman, Psikolog, Meslek Öğretmeni vb.)

-Şöfor, aşçı ve diğer yardımcı hizmetler

-Güvenlik hizmetleri (En az iki emniyet görevlisi, üniformasız)

c. Malzeme ve donanım

-Merkezin genel mefruşatı

-En az iki araç (Binek otomobil ve minibüs)

-Eşofman ve diğer spor malzemesi

-Beceri kursları için gerekli malzeme

-Bilgisayar (En az beş adet, network) ve diğer teknik donanım

6. Risk ve Güçlükler

1. Yapılan inceleme ve temaslar sonucu, kurumlararası işbirliğinin en önemli potansiyel ve aynı zamanda en önemli risk olduğu anlaşılmıştır.

2. Temin edilecek fiziki mekanların ihtiyaca cevap verecek yeterlikte olmaması beraberinde bazı zorlukları getirebilir.

3. Eşgüdümde yaşanacak güçlükler yetki ve sorumluluk karmaşasına neden olabilir.

4. Yardım ve hizmetlerle ilgili gerekli tanıtım ve bilgilendirme yapılmazsa, hizmetler izdiham nedeniyle yaşanabilir. Bu konuda alınacak önlem, her bir program kendi hedef kitlesini iyi belirlemeli ve gerekirse bunlara aile beyanı veya tanıtım kartı gibi belgeler düzenleyerek katılımı kayıt ve kontrol altına almalıdır. Böylece her bir aileye kayıt işlemlerinin ardından hangi tarihlerde, ne tür destek programlarına katılacağını önceden bildirilmelidir.

5. Bu modelin kısa zamanda kurumsallaşarak yoksul aileler için bir çözüm adresi olarak algılanması kaçınılmazdır. Modelde öngörülmeyen bazı faaliyet konuları da (talepleri) merkeze yansıyacaktır. Bunlarla ilgili gerekli hazırlıklar önceden yapılmalıdır.

6. Yönlendirme faaliyetlerindeki yetersizlik, merkezin çalışma alanı dışındaki toplumsal sorunlar altında kalmasına neden olabilir.

7. Maliyet Analizi

Diyarbakır özelinde bakıldığında sahayla ilgili faaliyetlerin (hizmet ve yardımların) gerek kamu kurumları  bakımından ve gerekse diğer kurum ve kuruluşlar bakımından geniş bir alana yayıldığı görülmektedir. Örneğin,sadece insan kaynakları açısından bakıldığında ilgili kurumların bir araya gelmesi ile sayının yeterli olacağı söylenebilir. Oysa her bir kurum mevcut haliyle insan kaynakları bakımından yetersizdir. Fiziki ortam bakımından yaklaşıldığında yine aynı durum sözkonusudur. Bu tespit, araç, gereç, sarf malzemesi, finans kaynakları gibi konularda da benzer bir görünüm arzetmektedir.

Özelde sokak çocukları ve genelde yoksullukla mücadele alanında çalışan ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların sağlayacağı destek de dikkate alındığında projenin yürütülmesinde ek bir kaynağa ihtiyaç olmadığı söylenebilir. Proje yaklaşımına esas teşkil eden hususlardan biri kaynak israfını önlemek ve verimliliği arttırmaktır.

Ilgili çevrelerin aynı çatı altında koordineli çalışması projenin en önemli başarısı olarak düşünülmelidir. Projenin yürütülmesinde karşılaşılacak en büyük güçlük yöntem ve yaklaşım olarak farklı yollar izleyen bu kurumların eşgüdüm içinde çalışmasının sağlanmasıdır. Kısaca kurumlararası eşgüdüm bu projenin en önemli başarısı ve aynı zamanda en önemli güçlüğüdür.

KAYNAKLAR

1. Zerinoğlu, S. Sokakta Çalışan ve/veya Yaşayan Çocukları: Sınıflandırmalar, Araştırmalar, Bazı Öneriler. Gençlik ve Kent Yönetimi, 159.181. (1995) .

2. Street Children: A Growing Urban Tragedy Report for the Independent Commission On International Humanitarian Issues. Weidenfeld and Nicolson, London, 1986.

3.Uluğtek, S.Sokak Çocukları Proje Geliştirme ve Uygulama Merkezi Yayınları,İstanbul,1997

4.G.Ertürk,M.Çakır,U.Genç,M.Dalkılıç,N.Demir, H.Matrak, K.Arslan, A.Karamuk, İ.Altınöz

Y.Çorlu,İstanbul Sokaklarında Yaşayan ve Yel Değirmeni Çocuk Ve Gençlik Merkezinde Kayıtlı Sokak Çocukları İle İlgili Kesitsel Bir Çalışma

  1. Henüz yorum yapılmamış.
  1. No trackbacks yet.

Yorum bırakın